1 Şubat 2020 Cumartesi

["vur beni (hallelujah), öldür beni (hallelujah)"]

En güzeli en çirkin görmekmiş yaşamak. Eğer mümkünse "bir" bununla mümkün. Hayat varoluyorsa zıt koşuyordur her şeye. Başka nasıl olurdu teğmen, başka ne çıkardı ki. Bile biledir çekim. Kehanetler, dikenin ballı süt olduğu kadim dikenlerin şifalı özü. Her şeye rağmen varolmaklık çaldıysa ben senden işte o yeter ki varolalım. Bile bile isteye, nazlana nazlana sendin boynumdaki tasmanın zinciri. Ve aslında zıtlığın sona kadar gitmesi gerekiyor. Öyle bir sona kadar aşırı olmalı ki ondan tüm söylenenlerin tam tersi olarak görünsün ve sonra öyle bir zıtlık oluştursun zıtlığın özünün zorunlu iki ögesini yok etsin ve tam bir zıtlık içerisinde, aynılığa varsın. Ve var ve yok olsun.


Hallelujah vur beni öldür beni
Bir ceket alayım üstüme
Beni ben olmaklıklardan anla da gel
Memendeki süt alnımın akı olur sevgilim
Birazcık istesem vermez misin bana
Bugün sana bir sürü şey çaldım



Bu durumu en asıl kavramlar üzerinden analiz edip, o kelimelerin fenomenlerinden faydalanmakta bir beis yoktur. Ancak. Burada da tecrübe edilen olarak temasın mümkünatı, onu okuyanların varmis oldukları kadar olacaktır. Bu açıdan da hiçbir eleştiriyi olumsuz görmeyip, ardına kadar bir genişlik içerisinde, bütün'ün görünümlerinden biriyle muhatap olduğumuzu bilmeliyiz. Onun paradoksal yapısı her şeyi mümkün kılan bir imkansızlık olarak görülür. Oysa sonda başa döner varlık. Ve başta içinde barındırır. Ancak onun özsel işleyişi gibi görünse de varlığın özüyle muhattap olunan bir zaman ve mekan çakışmasında bir yükselme sonucu bunun birlik halinde görünmesi kaçınılmaz sondur ve öyle olmalıdır. Gereklilik ve varolanı birbirinden ayırt etmek pratik bir şey olsa da hakikatte bu tür bir ayrım doğru olmayacaktır. Çünkü onlar birbirine içsel alarak bağlıdırlar. Aksi halde varolamayız ki bu kendi kendini reddeden bir hikayenin gerçeğidir.